5 Eylül 2014 Cuma

KASTRO TATİL YERİ (TEKİRDAĞ - SARAY)


 



Tekirdağ Saray arası  bildiğim kadarıyla 70-75 km falan. Ama biz Muratlı üzerinden gittiğimiz için bu mesafe biraz daha kısalmış oldu. Saray dan Kastro da yanlış hatırlamıyorsam 35 km. Yani toplamda 100-110 km lik bir mesafe Tekirdağ dan.

Gidilir mi, gidilmeye değer mi?

Bence evet gidilmeye değer. Çok lüks bir yer değil böyle bir beklenti içerisinde olmadığınızda memnun olabileceğiniz, ihtiyacınız olan şeyleri bulabileceğiniz bir yer.

Neler yapabilirsiniz burada?

1. Karadeniz in azgın sularında boğuşabilirsiniz. Yakın gözüküyor olabilir ama karşı adaya gitmeye kalkışmayın derim hele idmansızsanız kondisyonunuz yoksa ben iyi yüzerim falan deyip güvenip yollanmayın sakın yarıda kalırsınız geride gelemezsiniz çünkü dışa doğru müthiş bir rip akıntısı var bunu denizin dibine mürekkep döküp test edebilirsiniz. Siz en iyisi orada güvenlik şeridine kadar boylamasına, şeride ulaşınca da enlemesine yüzmeniz mantıklı olacaktır.

2. Denizin bitişiğindeki çok narin nehirde deniz bisikleti (yunus) kiralayabilir, nehri baştan sonra tavaf edebilirsiniz. Saati 20 TL idi 2014 yazında.

3. Nehir kenarındaki sevimli çay bahçesinde çardaklarda oturup çayınızı yudumlayabilir, arkanızda nehir olacak şekilde selfie yapabilirsiniz :-)
4. Mangal yapabilirsiniz.
5. Çadır kiralayabilirsiniz. 2 kişilik çadır 50 TL idi.
6. Çadırım var diyorsanız çadır yeri kiralayabilirsiniz. 17 TL idi çadır yeri.

Dalgalı günlerde kıyıda kalmanız mantıklı olacaktır. Çünkü dediğim gibi rip akıntısı bir hayli fazla. Ben ki idmanlı bir yüzücü olarak Kastro ya geldiğimde içime bir korku girmedi değil çünkü havuz ile deniz çok farklı. Bir de daha yeni geldik, ayak bastık Kastro ya ki deniz tarafından bir bağırış gürültü bir topluluk gelmez mi?
bir baktık 30-40 yaşlarında bir adam elinde 7-8 yaşlarında bir kız çocuğu geliyor. Küçük kız boğulmuş. Arkasından da 20-30 kişilik bir topluluk geliyor. Ambülans,Ambülans diye bağıranlar,ağlayanlar,öldü öldü diye ağıt yakanlar...
Dedim biz nereye geldik ya...
Neyse ki orada ilkyardım ile kızcağız kendine geldi, gözlerini açtı,fazla su yutmamış çok şükür. Kastro hakkında duyduklarım, okuduklarım, arkadaşlarımın anlattıkları film şeridi o an gözümün önünden geçti. Fakat 5 dk geçince hiçbir şey kalmadı aklımızda, hepsini unuttuk,hiçbir şey olmamış gibi indik kumsala. Baktık ki kumsal, deniz dolu herkes eğleniyor,kimse enerjisinden bir şey kaybetmemiş :-)

Şu unutmak Allahın bize verdiği en büyük nimetlerden biri. Annemiz, babamızı,eşimizi,çocuğumuzu kaybedebiliyoruz hayatta. Yaradan imtihan olarak elimizden alıyor bizim tepkimizi imanımızı ölçmek için. Buda bizde büyük bir acıya vesile oluyor. Acı ilk günkü taze kalsa insan aklını yer,ama her geçen gün insana verilen bu unutma nimetiyle acımız hafifliyor. Öyle olmasa Filistinli bir baba 7-8 aylık evladının bir bombayla ya da şarapnel parçasıyla kolunun yada bacağının koptuğunu ve kan kaybından can verdiği o görüntüyü unutamasa akıl sağlam kalabilir mi?

Tabi ki bahsettiğimiz cüzî bir unutma küllî değil. Tamamen bir unutmadan bahsetmiyoruz, unutulmaz, ama ilk günkü acı, hergün devam etse her halde hiçbir kalp bu acıya dayanamazdı.

Mevzudan bayağı koptuk, kusura bakmayın. Nerden nereye atladık.

Velhasıl biz de az önceki karmaşayı unuttuk ve tedbirli bir şekilde denizimize girdik, eğlendik,hatta 5 aylık bebeğim bile girdi denize. Çıktık çay bahçesinde oturduk bisiklet kiraladık mangalımızı yaktık yemeğimizi yedik derken akşam oldu. Kalmak için hazırlıklı gelmediğimiz için dönüşe geçtik.

Dönüşte Manda yoğurdu almayı ihmal etmedik tabi yol üzerindeki köylerin birinden.










22 Ağustos 2014 Cuma

SAROZ KÖRFEZİNDE TATİL ( ERİKLİ - MECİDİYE )


Tekirdağlı olduğumuz için Marmara Denizi'nde yüzdük, Kastro'ya gittiğimiz için Karadeniz'de de yüzmüş olduk. Sıra gelmişti Ege Denizi'ne. Etraftan duyduğumuza göre Saroz körfezinin çok temiz ve dalgasız, biraz soğuk ve suyunun epeyce de soğuk olduğu bilgilerini aldık.


Kararımızı verdik ve iki yakın aile çoluk - çocuk çıktık yola. Tekirdağ'dan Erikli yeni adıyla D-100, eski adıyla E-5 karayolu üzerinden tahminim 110-120 km falan. Tabi biz manzara izleyerek gidelim dedik ve Kumbağ, Uçmakdere, Hoşköy, Mürefte, Şarköy, Keşan, Erikli düzergahını kullandık ve yolu epeyce uzattık, bu yollarda yavaş gidildiği için varış süresini de uzattık hatta arkada hanımların midesini de bulandırdık :-) Fakat herşeye rağmen bu yolu deneyin derim tabi dikkatli de olun demek zorundayım çünkü bilhassa Uçmakdere yolu manzarası mükemmel olduğu gibi bir o kadar da tehlikeli. Zira yanıbaşında uçurum var nerden baksan en az 500-600 metre kadar.

Velhasıl ikindi sonrası Erikli ye ulaştık. Herkes çıkıyordu denizden biz gittiğimizde. Tam istediğim gibiydi. Çünkü ben denize güneş batmadan 2 saat önce girmeyi çok seviyorum. Çünkü hem su sıcak oluyor bunu gerçekten hissediyor insan, hem güneşten yanma derdi yok, hem de daha sakin tenha oluyor kumsal. Ailece gittiğimiz düşünüldüğünde bana mantıklı geliyor.
Velhasıl 2 saat kadar yüzdük. Gerçekten deniz müthişti, kayalık yok, kumsal temiz,denizin dibi görünüyor,su sıcak ve tuzlu, yaraların kapandığını hissediyor insan. En güzeli de kıyıya kadar gelen ve suyun dibine baktığınızda görünen sevimli uysal balıklar. Evet uysallar çünkü hiç kaçmıyorlar :-) Neyse akşam oldu ve denizden çıktık. Plajda tanıştığımız bir adam kalacak yeriniz var mı diye sordu. Biz de çadırda arabada vs. idare edeceğiz dedik çünkü bir gecelik gelmiştik  ertesi gün akşam dönecektik.

Çatı katı bir yerim var uygun yaparım dedi gittik baktık tertemizdi ve baştan çatı katı diye burun kıvırdığımız yer bize çok tatlı sıcak ve samimi geldi. Evin içerisinde de herşey düşünülmüştü. Ocağından içme suyuna, (çeşme suyu içilmiyormuş çünkü) buzdolabından sinek ilacına kadar herşey vardı.

Akşam yemeği için ekmek almaya çıktım. 2 km kadar uzaklıktaki şehir merkezine gittiğimde çok canlı hareketli bir yer gördüm, meğerse biz Erikli'nin hemen girişinde kalmışız ve asıl hayat merkezdeymiş. 1 adet A-101, 1 adet Mini Migros, Lunapark, Çay bahçeleri, bisiklet kiralama yerleri ve binlerce bisiklet renk renk ışıl ışıl. Dedim yemekten sonra biz buraya mutlaka gelelim gezelim.
Ve öyle de oldu. Yemekten sonra önce çay bahçesine geldik 2-3 saat kadar oturduk, vaktin nasıl geçtiğini anlamadık, muhabbet çok sarmıştı, Saklıbahçe isminde bir çay bahçesiydi; güzel,tatlı,hoş bir mekandı. Bir de orayı işleten genç, muhabbeti koyu, işini seven ve sevdiği her halinden belli olan, müşterilerinin her isteğine yardımcı olmaya çalışan Bayrampaşalı bir arkadaş vardı. Velhasıl güzel vakit geçirdik ve çıktığımızda Lunapark kapanmıştı fakat Trambolin, bisikletçiler, Langırt vs çalışmaktaydı. Hepsinin tadına baktık :-)



Hatta Tranbolin diğer adıyla ZıpZıp çok hoşuma giden, yapmak istediğim fakat yapamadığım bir aktiviteydi, onu da ifa etmiş bulunduk. Saat 02:00 yi göstermesine rağmen çok hareketliydi. Neyse biz de yorulmuştuk zaten evimize daha doğrusu çatı aramıza :-) geri döndük sütlü kahvelerimizi içtik ve istirahate geçtik.

Ertesi gün de sabah erken saatte denizin tadına bir baktıktan sonra kahvaltımızı yaptık ve denize gittik. Bu arada evden çıktık bütün eşyalarımızı aldık çünkü evde bir işimiz kalmamıştı biz de bir daha dönmeyelim dedik, akşama kadar yüzdük ve tatilin en sevimsiz anı başladı :-)

Evet dönüşe geçtik.

Çok güzel bir kısa tatildi.

Tavsiye ederim. Pişman olmazsınız diye düşünüyorum.





































OTELDE LÜKS BİR TATİL Mİ YOKSA DOĞAYLA İÇ İÇE BİR TATİL Mİ?

1986 Tekirdağ doğumluyum. 

28 senedir yazları tatil için şehir dışına bile çıkmamış biriyim. Çünkü tatil dendiğinde ortalama fiyatlar baz alındığında 5 günlük bir tatil için aklıma ilk gelenler şunlardı:

1. Otel ücreti 5x150=750 TL
2. Yol Masrafı 1000x0.25= 250 TL (500 km uzaklıkta bir yere kendi aracımız ile gidildiği ve                                                  aracımızın km de 0.25 tl yakıt harcadığı düşünüldüğünde                                                  gidiş-dönüş masrafı)
3. Yemek Masrafı 800 TL    (Lokantada yendiği ve 4 kişilik bir aile olduğumuz                                                            düşünüldüğünde)
                                       ( Sabah kahvaltısı 10x4=40, Öğle Yemeği 15x4=60, Akşam                                                  Yemeği 15x4=60, 
                                       TOPLAMDA GÜNLÜK 60+60+40= 160 TL
                                       5 GÜNDE 160x5=800 TL)

Daha şimdiden 1800 TL oldu dikkat ederseniz. Bunun yanına diğer ıvır zıvırları eklediğinizde 5 günlük bir tatil için 2500-3000 TL yi bulan bir bütçe gerektiğini düşününce biz oturduğumuz yerde oturalım en iyisi diyesi gelmiyor değil insanın :-)

Ama bu kadar bütçeye gerek olmadığını insan işin içine biraz daha girince anlıyor. Aynı bütçeye 3 ay tatil yapılabilir veya 5 günlük tatil 500-600 TL ye kapatılabilir. Nasıl mı?

* Alırsın ömürlük bir çadır, en güzel yerlerden biri olan Marmaris, Fethiye, Bodrum gibi yerlerde dahi günlük çadır yeri 28-40 tl arasında değişmekte. Hatta Kastro da (Tekirdağ - Saray) 17 TL. Saroz Körfezi Erikli Mecidiye'de 10 TL.  Tüpünü kap kaçağını alırsın yanına yemeğini de kendin yaparsın, hatta evden bişeyler de hazırlarsın. 250-300 TL ye çok rahat ve en kral yiyeceklerle karnını doyurursun. 250 TL de yakıt harcarsın al sana hesaplı tatil.



Ben daha uzak mesafe katetçem dersen tabi ki yakıt fiyatı biraz artacaktır.

Böyle olursa Dünyayı gezersin. Ama lüks takıntın varsa herşeyin en güzeli olacak, ben tatilde su taşımakla, aperatif yemekler yapmakla, bulaşıkla uğraşamam diyorsan bu anlattıklarım sana göre değil.

Hem çadırda deniz orman nehir  ile doğa ile  iç içe bir tatil yapmanın tadı burada yazmakla okumakla anlaşılmaz yaşamak gerekir.

Hem de daha bütçemiz için daha hesaplı.  

Ben böyle bir kısıtlamaya gittim kendimce ve bir erkek olarak tatil yapmanın zevkli birşey olduğunu öğrendim :-)

Bu yaz Kastro ve Erikli'ye gidebildim çünkü vakit bulamadım pek. Önümüzdeki yaz tatilini iple çekiyorum. Şöyle Ege tarafına bi açılmak istiyorum.

Hepinize iyi tatiller...